Onur Nalcı – Haydi Abbas

Gürcistan’da bulunan canım kardeşim Fatih Saral’ın isteği üzerine seslendirdim. Büyük Usta Çetin Tekindor’dan dinledik hepimiz birde benden dinleyin bakalım. 🙂 Sevgiler.

Haydi Abbas, vakit tamam;
Akşam diyordun işte oldu akşam.
Kur bakalım çilingir soframızı;
Dinsin artık bu kalb ağrısı.
Şu ağacın gölgesinde olsun;
Tam kenarında havuzun.
Aya haber sal çıksın bu gece;
Görünsün şöyle gönlümce.
Bas kırbacı sihirli seccadeye,
Göster hükmettiğini mesafeye
Ve zamana.
Katıp tozu dumana,
Var git,
Böyle ferman etti Cahit,
Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan;
Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Cahit Sıtkı Tarancı

 

Güneşli Günler Göreceğiz.

Büyük Usta Nazım Hikmet’e ait olan bu şiiri severek yorumladım. Şiiri ilk olarak Edip Akbayram’dan dinlemiştim ve en sevdiğim şarkılar arasındadır. Ülkemizin bu karanlık günlerden, güneşli günlere çıkması dileğimle. Umarım beğenirsiniz. #HarmanlayanYazar

Metro Günlüğü

Metro Günlüğü

Kafası dolu delikanlının biri binmişti metroya, iç sesini duymamak için etrafını gözlemlemeye başladı. #metrogünlüğü

Her bir kafadan ayrı ses çıkıyordu metroda, kimisi hararetli bir şekilde bir şeyler anlatırken, kimisi son ses müzik dinliyor homurdanmalara sebep oluyordu. Bir başkası ise kitap okuyordu, metrodaki tüm seslere inat.

Bir delikanlı dikkatini çekti şairin. Sanki süt dökmüş kedi gibiydi, utancından yerin dibine girmiş, yanakları amasya elması gibi kıpkırmızıydı. Şair bir an düşündü neler yaşayabileceğini, ne için bu kadar kızarmış olduğunu ve sonunda buldu. Delikanlı Anadolu’dan okumaya gelmişti ve onun oralarda mini etekli, dekolteli hatunlar bulunmuyordu. Ancak TV’den gördüğü bu insanları birde yakından görünce yerin dibine girdi. Gözlerini hangi boşluğa koyacağını bilemeyip en son kapamakta çareyi buldu. “Aslında utanması gereken o muydu?” diye düşündü şair ve kültür çatışmasında karar kıldı. Neyse ki delikanlının ineceği durak gelmişti. Metro istasyona yaklaştığında delikanlı usulca, başı yere bakarak yerinden kalktı ve kalabalığın içinde gözlerden kayboldu. Şimdi şair napacaktı? Yalnız hissetti birden kendini, o delikanlıda kendisine benzeyen bir şeyler bulmuştu ve içinden dedi ki şair “utanan insandan zarar gelmez evlat.”

Eğer karşınızdaki insan sizinle konuşurken utanıyorsa, kızarıyorsa sevin o insanı. Nice insanlar var içinde bir gram utanma olmayan. Bu nedenle kıymet bilin.

Bu vesile ile Hz. Mevlana’yı analım;
Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

Kendinize iyi bakın, hoşçakalın. 🙂

Amcamın Defterinden; Sensizlik.

Sensizlik ruhumda kapkara oldu,
Sevilmek sevmek nerede kaldı?
Duydum ki sevgilim çok uzaklarda,
Yanan yüreğime su nerde kaldı?

Eğriyi doğruyu sormak istemem,
Yorgunum dünyada kalmak istemem.
Sensizlik ruhumda ayna olsada,
İnan ki bakmak aynaya bakmak istemem.

Not: Merhum amcamdan bana kalan tek miras şiir defteri, ara ara onun şiirlerinden paylaşacağım. Sevgiler.

Hayattan Zorlukları Alın, Geriye Neyi Kalır Ki?

Hayat mı zor yoksa biz mi hayatı zorlaştırıyoruz?

Bence hayat gayet basit, sadece insanlar gerçekten neyi, ne kadar istediğini bilmiyor. Elindekiyle yetinemiyor, hep daha fazlasını istiyor. İmkansızı istememek lazım aslında bu hayatta, imkansızı istedikçe hayatta kendi dikenlerini, zorluklarını göstermeye başlıyor. Buda insanların yaşamını zorlaştırmak için yeterli bir sebeptir. İnsanlar hayatları boyunca hep ulaşılması güç şeyleri ister. Bu ezelden beri böyle geldi ve böylede gidiyor. Malesef ulaşamadıkları takdirde de hayatın acımasız ve zor olduğunu savunmaya başlıyorlar.

Bir bebeğin elinden biberonunu alırsanız ağlamaya başlar, insanlarda genellikle zorluklar karşısında güçlenmek yerine hep ağlama kısmında olmayı tercih ediyorlar. 
İşte bu yüzden hayat ne garip şey deriz ve ekleriz hayat garip rastlantıların toplamından ibarettir. Aslında önümüze küçük küçük fırsatlar çıkarır, fakat biz hep büyük fırsatlar peşinde olduğumuz için çoğu zaman bu fırsatları yakalayamayız. Bu küçük fırsatları yakalayıp onlarla yetinmeyi bilsek işte o zaman hayatın tadını çıkarmaya başlayacağız. İnsan yaşamı boyunca pek çok fırsatı bu şekilde kaçırır. İşte bu yüzdendir ki insanoğlu küçük şeylerle mutlu olmayı bilemez, gözü hep yükseklerdedir. Daha çok seven biri, daha çok para daha çok tatil daha çok … böyle örneklerle arttırabiliriz. İnsanoğlu ne zaman elindekilerin kıymetini bilmeye başlayacak işte o gün hayattan tat almaya başlayacak. Hayat aslında çok zor değil kendinizi hayatın kollarına bırakın ve tadını çıkarın. İşte o gün mutlu olmayı da azla yetinmeyi de öğreneceksiniz.

Son söz: Zorluklar hayatta kaçınılmaz, yenilmek ise sizin seçiminiz. Roger Crawford

Sevgiler…
Görsel

#direngeziparkı

Ey bu korku düzenini kuranlar
Güvercinin kanadını kıranlar
Ne krallar padişahlar gördü bu devran
Nice şahlar, ne sultanlar, tiranlar…
Yıkıyoruz, yıkılacak bu saltanat
Bu duvar…
Özgür akıl kuşatılmış, kalemler hapis
Hiçbir yerde adı yok emekçinin, emeklinin, işsizin
Bir onurlu yola verdik yüreğimizi
Bu sessizlik yanıltmasın sizi…
Pancar öldü, pamuk öldü, fındık öldü
Sırada ne var?
Yıkıyoruz, yıkılacak bu saltanat,
Bu duvar…
Haydi gencim, yaşlım, dostum, kardeşim
Bir olalım…
Biz bu çarkı kıralım
Daha adil, daha güzel bir Türkiye kuralım!

#ozgurlugunesahipcik

Görsel

Aşkın İmkansız Hali.

Üstad ne demiş?

– ‘’Rakı nasıl mezesiz gitmiyorsa insanda aşksız yapamaz.’’

‘’Doğru ‘’ dediğinizi duyar gibiyim. Aşk insanın her evresinde var olan,bazen güzel bazen yakıcı duygudur; Çocukluk aşkı, lise aşkı, üniversite aşkı ve benzeri bir çok türü vardır. O bizim olmazsa olmazımızdır, nasıl ki susuz yaşayamıyorsak aşksız, sevgisiz yapamayız.

Hepimiz öyle ya da böyle aşık olacağımız kişiyle karşılasıp “acısıyla, tatlısıyla” aşk yaşıyoruz.

Ama birde bunun imkansız hali var, onu unutmamak gerek. Her ne kadar istesekte olmayan, platonik bağlandığımız kişiler oluyor. İşte aşkın aslında en acı hali budur. Sen sırf onunla konuşabilmek için deli cesaretine ses verirsin ama o ne yapar? Karşılık bile vermez, umursamaz. Ne acı! Sen kılı kırk yararsın ama o kılını bile kıpırdatmaz.

Onu bırak yaptıklarını görmezden gelir,umursamaz, sizi dinlemez sadece cevap verir.

Bazen kırıcı olabilen cevaplarını dahi esirger sizden. ‘’susar‘’ Siz yüzünüzü satıp yüzsüzleşerek ona ‘’ neden sustun ? ‘’ dersiniz.

O bir cümleyi çok görüpte tek bir kelimeyle geçiştirir sizi ‘’hiç‘’ öyle olsun bakalım.

Camber-i ‘nin dediği gibi;

‘’Hiç‘’ olsun aramızdaki duygunun adı.

‘’Piç‘’ olana kadar ben, okursun sende bu kalemin sana akan gözyaşlarını.

İşte böyle olduğunda aşka inancımız azalır, aşka küsenler ve bir daha aşka inanmayanlarımız bile olabilir.

Birde ‘’olsun’’ diye binbir emek verdiğiniz aşklar vardır.

-İstisna olarak – bu aşkın vicdansız kişisi gün gelir ortadan kaybolur. Siz ne yapacağınızı bilmez halde kalırsınız.

Neden mi? Çünkü ona herkesten çok güvenmişsinizdir. Onu en az annesi kadar sevmişsinizdir ama nafile…

O an aklınıza gelmeyecek ne varsa gelir. Canınıza bile kıymak isteyebilirsiniz. Siz kendinizi ona adamışken o yok olup gitmiştir. Can denilen camdan yapılmış o keskin organ, bütün ruhunuzu kesmiştir acısıyla.

İşte geldik yine yazının sonuna;

Benden size tavsiye sonuna kadar kovalayın, elinizden geleni yapın hemen pes etmeyin.

En azından olmazsa ben elimden geleni yaptım ama olmadı dersiniz. Sırf olsun diye de kendinizden, kişiliğinizden taviz vermeyin, başta nasılsanız sonda da öyle olun.

Hadi gelin beraber ışığı kapatalım ve ‘’Erkin Baba’dan‘’ ‘’Sevince’’yi açıp sözlerine eşlik edelim.

Hep mutlu kalmanız dileğiyle, hoşcakalın.